Arkeolojik Çalışmaların Çağdaş Kur’ân Tefsirine Yansıması: Nuh Tufanı Örneği
Access
info:eu-repo/semantics/openAccessDate
2021Access
info:eu-repo/semantics/openAccessMetadata
Show full item recordCitation
Kaya, Aykut . "Arkeolojik Çalışmaların Çağdaş Kur’ân Tefsirine Yansıması: Nuh Tufanı Örneği". Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi / 26 (Haziran 2021): 53-68 .Abstract
Modern dönemle birlikte klasik tefsirlerden farklı olarak, çağdaş dönem müfessirlerinin
Kur'ân'da bahsedilen geçmiş kavimlerle alakalı ayetleri arkeoloji ilminin verileri
çerçevesinde tefsir etme yoluna gittiklerini söylemek mümkündür. Bu şekilde bir metod
değişikliğinin bazı nedenleri ise çağdaş dönem müfessirlerinin klasik dönemin bilgi kaynağı
konumunda olan Îsraili rivayetlere güvenmemeleri ve kıssaları, yaşadıkları çağda hâkim
olan pozitif bilimin sunduğu somut bilgilerle tefsir etme eğilimidir. Bu noktada arkeoloji ilmi
Kur'an kıssalarını aydınlığa kavuşturmada somut bilgiler sunarak işlevsel olmaya başlamış
ve bu durum tabii karşılanmıştır. Bu çalışma, arkeolojik verilerin çağdaş Kur'ân tefsirinde
hangi yöntemle kullanıldığı, Nûh kıssasında varid olan tufanın bölgesel mi yoksa küresel mi
meydana geldiği, geminin oturduğu yerin neresi olduğu şeklindeki soruların arkeolojik
verilerle aydınlığa kavuştuğu alanları belirtmiştir. Çağdaş dönem müfessirleri, tufanın etki
alanı hususunda iki ana görüşün olduğunu -bölgesel/mahalli veya küresel/evrenselzikrederler. Bu müfessirler, -hepsi olmasa da- tufanın arkeolojik verilerden yola çıkarak
bölgesel karakterli gerçekleştiği kanaatini taşımaktadırlar. Dağların tepelerindeki deniz
canlılarına ait atıkların/kalıntıların ise tufanın küresel ölçekte vuku bulduğunu göstermeye
yetmeyeceği; bu atık veya kalıntıların dağların oluşum döneminden kalmış olma ihtimalinin
daha makul olduğu görüşündedirler. Ayrıca tufanın bölgesel karakterli olmasının Kur'ân'ın
zahirine/işaretine daha muvafık olduğunu da ilave etmektedirler. Aynı zamanda
müfessirler, tufan sonrası geminin oturduğu yer konusunda farklı görüşlere sahiplerdir;
bunlar içerisinde en belirgin olanlarından biri Tevrat'ın zikrettiği 'Ararat (Ağrı Dağı)', diğeri
ise Kur'ân'ın işaret ettiği 'Cudi' Dağı'dır. Müfessirler, geminin oturduğu yerin bu iki görüşten
ikincisi olan Kur'ân'ın işaret ettiği Cudi Dağı olduğunu ileri sürmekte; bu görüşün arkeolojik
çalışmalar tarafından desteklendiğini, Babil-Sümer tabletlerindeki yazılarla ve de Akad
metinlerinden alıntılar yaparak beyan etmektelerdir. Müfessirler bu görüşü desteklerken
gerek ilk dönem Müslümanlarının gerekse günümüzdeki bazı araştırmacıların gemiyi Cudi
Dağı'nda karlarla kaplı olarak bulmalarını, bu görüntüye şahit olmalarını da göz önünde
bulundurmuşlardır. Bu çalışmanın aydınlatmayı amaçladığı hususlardan biri de çağdaş
müfessirlerin arkeolojik verileri Kur'ân tefsirinde kullanma noktasında takip ettiği
yöntemdir. Zira ilmî ve sağlıklı bir yöntem olmaksızın Kur'an tefsirinde doğru sonuçlara
ulaşmak pek mümkün değildir. Çalışmamızda vardığımız sonucu şöyle özetlemek
mümkündür: Müfessirler, arkeolojik verileri/kaynakları/bulguları Kur'ân nassıyla
çatışmadığı sürece ayetlerin tefsirinde kabul gören muteber bir kaynak olarak
değerlendirmişlerdir. Bu konuda dikkat ettikleri veya bu yöntemle tefsirde onları ihtiyatlı
olmaya yönlendiren iki ana unsurdan bahsetmektedirler: Bunlardan birincisi, bilimsel
verilerin –arkeolojik veriler dahil- sübjektif olması hasebiyle arkeolojinin sunduğu bilgilerin
kesinlik ifade etmemesidir. Önem atfettikleri diğer bir husus ise arkeolojik verilerin bilgiye
dönüştürülme aşamasında, verilerin, o ilimle ilgilenen kişilerin inanç ve düşünce
dünyasından etkilenerek vücut bulmasıdır. Zira bilinmektedir ki arkeoloji ilmi gayri-İslamî
zihinler tarafından -özellikle Hristiyan ve Yahudiler- oluşturulmaktadır. Bu iki nedenden
dolayı müfessirler arkeolojik verilerle Kur'ân kıssalarını tefsir ederken ihtiyatlı bir yöntem
takip etmişler; arkeolojik bilgiler ile Kur'an nassının çatışma olasılığı ortaya çıktığı vakit
Kur'an nassının asıl olduğunu ve böyle bir durumda arkeolojik verilerin Kur'ân nassını
etkilemeyeceğini belirtmişlerdir.
Issue
26URI
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1624868https://hdl.handle.net/11503/1880
https://doi.org10.35415/sirnakifd.893042
Collections
- Sayı: 26 [16]